Bazı filmler vardır, bittiğinde uzunca bir süre kıpırdamadan ekrana bakakalırsınız. Önce film üzerine yoğunlaşır düşünceleriniz, sonra bir bakmışsınız kendi hayatınıza yönelmişsiniz.
İşte tam da böyle bir film Bin Jip, Güney Koreli ünlü yönetmen Kim Ki Duk'un 2004 yılında sinemaya kazandırdığı bir başyapıt.
Türkçe ismi Koreceden direk çevrilmiş fakat bir diğer ismi olan 3 Iron ise kahramanımızın elinden düşürmediği 3 numaralı golf sopasından geliyormuş.
Türkçe ismi Koreceden direk çevrilmiş fakat bir diğer ismi olan 3 Iron ise kahramanımızın elinden düşürmediği 3 numaralı golf sopasından geliyormuş.
Genç ve gizemli bir adam olan Tae Suk, tatil gibi çeşitli sebeplerle boş kalan evlerde yaşamını sürdürür. Tanımadığı insanların yemeklerini yer, yataklarında uyur, banyolarını kullanır...
İhtiyaçlarını gidermesinin karşılığında ise evlerdeki bozuk şeyleri tamir eder, hatta ev sahibinin çamaşırlarını yıkar.
Günün birinde eski bir fotomodelin evine giren Tae Suk bir süre kadını fark etmez.
Sun Hwa, kendinden yaşça büyük kocasının fiziksel ve ruhsal şiddetine maruz kalan bir kadındır. Tae Suk'u daha eve adımını attığı an fark eder ama sesini çıkartmadan onu izler.
Tae Suk sonunda evin boş olmadığını anlar ancak gideceği sırada Sun Hwa'nın telefon konuşmasına şahit olur ve evden ayrılsa da dayanamayıp geri döner.
Döndüğünde Sun Hwa'yı banyo da ağlarken bulur ve onun kendini daha iyi hissetmesini sağlamaya çalışır... ki tam bu sırada çalan şarkı... ah o şarkı... Natacha Atlas-Gafsa... (Filmin tek soundtrack'idir kendisi.) İnsanı adeta kendinden geçirir, dinleyin-dinletin diyorum.
Bu sırada eve gelen kocası Sun Hwa'ya yine şiddet uygular fakat bilemediği, karısının bu kez yalnız olmadığıdır. Sun Hwa'ya kötü davranan kocasını Tae Suk bir güzel döver hem de bir golf sopasıyla.
Sun Hwa kocasını bırakır ve Tae Suk'la gider. Bundan sonra ise Tae Suk'un yaşadığı hayata ortak olur.
Girdiği her evde fotoğraf çekmeyi adet edinen Tae Suk yalnız değildir artık.
Hiç konuşmadan, sadece kalpleriyle kurdukları bağ giderek güçlenir ve aşık olurlar.
Birbirlerini tamamlayarak yaşamayı öğrenirler, başkalarının hayatlarına kendilerininkini eklerken daha da yakınlaşırlar, sanki sonsuza dek sürebilirmiş gibi...
Oysa kolayca kazanılan hiç bir aşk en derine inememiştir hiç bir zaman...
Girdikleri evde ölü buldukları adamın katili sanılırlar önce ama ona yardım ettikleri anlaşılınca serbest kalırlar.
Fakat karısını kaçırdığı gerekçesiyle Sun Hwa'nın kocası şikayetçi olur ve Tae Suk tutuklanır.
Ayrı kaldıkları süredeyse daha çok yakınlaşırlar, öyle ki birbirlerinden habersiz daha önce gittikleri mekanlara giderler aynı anları yeniden yaşamak için...
Biri duyulmayan...
Diğeri görülmeyen olup...
Ve sonunda vardıklarında aşkın en derin yerine, sadece birbirleridir gördükleri ve duydukları...
Hiçbir engel duramaz önlerinde...
Daha ne kadar derine gidebilir ki diye düşünürken bir bakarsınız eriyip hiç olurlar birbirlerinde...
Sonunda dediğim gibi bakakalırsınız işte... Rüya mı yok sa gerçek miydi diye...
Puanım: tabi ki yıldızlısından 5
Tae Suk sonunda evin boş olmadığını anlar ancak gideceği sırada Sun Hwa'nın telefon konuşmasına şahit olur ve evden ayrılsa da dayanamayıp geri döner.
Döndüğünde Sun Hwa'yı banyo da ağlarken bulur ve onun kendini daha iyi hissetmesini sağlamaya çalışır... ki tam bu sırada çalan şarkı... ah o şarkı... Natacha Atlas-Gafsa... (Filmin tek soundtrack'idir kendisi.) İnsanı adeta kendinden geçirir, dinleyin-dinletin diyorum.
Bu sırada eve gelen kocası Sun Hwa'ya yine şiddet uygular fakat bilemediği, karısının bu kez yalnız olmadığıdır. Sun Hwa'ya kötü davranan kocasını Tae Suk bir güzel döver hem de bir golf sopasıyla.
Sun Hwa kocasını bırakır ve Tae Suk'la gider. Bundan sonra ise Tae Suk'un yaşadığı hayata ortak olur.
Girdiği her evde fotoğraf çekmeyi adet edinen Tae Suk yalnız değildir artık.
Hiç konuşmadan, sadece kalpleriyle kurdukları bağ giderek güçlenir ve aşık olurlar.
Birbirlerini tamamlayarak yaşamayı öğrenirler, başkalarının hayatlarına kendilerininkini eklerken daha da yakınlaşırlar, sanki sonsuza dek sürebilirmiş gibi...
Oysa kolayca kazanılan hiç bir aşk en derine inememiştir hiç bir zaman...
Girdikleri evde ölü buldukları adamın katili sanılırlar önce ama ona yardım ettikleri anlaşılınca serbest kalırlar.
Fakat karısını kaçırdığı gerekçesiyle Sun Hwa'nın kocası şikayetçi olur ve Tae Suk tutuklanır.
Ayrı kaldıkları süredeyse daha çok yakınlaşırlar, öyle ki birbirlerinden habersiz daha önce gittikleri mekanlara giderler aynı anları yeniden yaşamak için...
Biri duyulmayan...
Diğeri görülmeyen olup...
Odalarda oturdum, odaları kapladım. Sokaklara çıktım, sokakları doldurdum. Görünen her şey ben oldum Ve her şey beni gören göz oldu Ve ben görünmez oldum... (Asaf Halef Çelebi) |
Hiçbir engel duramaz önlerinde...
"Geri dön aşkım, bu dünyada başka nasibim yok.
Sen aşkımsın ama helalim değilsin..." (Gafsa)
|
Düş içime uyu ve sonsuz büyü... Unut renkleri, şekilleri... Hepi ve hiçi... Beni ve seni ve geceyi yuttu Nirvana... (Asaf Halet Çelebi) |
Sonunda dediğim gibi bakakalırsınız işte... Rüya mı yok sa gerçek miydi diye...
Puanım: tabi ki yıldızlısından 5
hala unutamadığım bir filmdir bin jip..
YanıtlaSilÖncelikle merhabalar, bloguma uğradığınıza sevindim. Bin Jib beni de çok etkileyen bir filmdi, özellikle o soundtrack'i günlerce başa sarıp sarıp dinledim bazen aklıma gelince yine dinliyorum :)
Sil