Menü

Kore DiziJapon DiziKendi KalemimdenKitap Yorumu Melankolik Masallar Mim Kore FilmJapon FilmKendi SesimdenAnime Günlük Mevzular Johnny Deep

Translate

30 Ekim 2015 Cuma

FEDAKAR KIZ- Samaritan Girl



2004 yapımı bir Kim Ki Duk filmi Samaria. Ancak alıştığım, az lafla çok şey anlatan filmlerinden daha farklıydı bu film. Her ne kadar Berlin Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazandırmış olsa da ben pek beğenmedim yani yönetmenin kendine özgü o mistik havasını pek hissedemedim filmde.


28 Ekim 2015 Çarşamba

KÜÇÜK PRENS-Antonie De Saint- Exupery




" Evrenin bir köşesinde, hiç görmediğimiz bir koyun, bir gülü yedi mi, yemedi mi? Büyük bir gizem."

Yazarının dediği gibi büyüklere yazılmış bir masal Küçük Prens... Ama anlayabilirler mi ki onlar? Fazla düşünceli, fazla telaşlı, fazla meşgul, her şeyin fazlasındandırlar oysa... 

Çocukların içindeki heyecan kalmış mıdır onlarda? Ya hayaller? Mesela fil yutmuş bir boğa yılanı çizsem diyorum. (Çizebilir miyim emin değilim aslında) 

27 Ekim 2015 Salı

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 9-




BÖLÜM 9: Seyduna ve Şahrud…


Mary yavaşça Josh’ın kulağına eğildi.
  
“Her şey hazır değil mi?”
  
Josh, farkında olmadan devamlı bacağını sallıyordu, heyecanı sesine yansıdı. “Her şeyi ayarladım, saat tam 24:00’de şarkı çalmaya başlayacak ve biraz dans ettikten sonra da teklif edeceğim.”
  
Mary kaşlarını çattı ve elini durması için Josh’ın bacağının üzerine koydu. “Tamam, her şey hazır ama sen böyle kendine hakim olamazsan hepsi berbat olacak. Sakin ol biraz.”
  
“Kolaysa sen sakin ol!” dedi Josh ve düşünceli bir ifadeyle günlerdir içini kemiren soruyu soruverdi.
  
“Mary… ya erkense? Yani, iki yıldır tanışıyoruz ama birlikte olmaya başlayalı henüz bir ay oldu. Ben kendimden eminim ama ya Amy? Ona yüklenmek istemiyorum.” Mary sevecen bir gülümsemeyle Josh’a anlayışla baktı bu kez.

26 Ekim 2015 Pazartesi

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 8-


BÖLÜM 8: UMUT ÇAĞIRMA TAHTASI

Angie küçük bir kelebek gibi odalarda gezinip duruyordu. Henüz hiç kimse uyanmamıştı ve dün geceki olayları birilerine anlatmazsa birazdan çatlayacaktı. Sonunda Amy’i uyandırmaya karar verdi, neyse ki Josh dün gece kendi evinde kalmıştı. Yavaşça odaya süzüldü.
   
“Amy…”
   
“Amy, uyan.”
    
Amy güçlükle gözlerin açtı, dün Mary’le film gecesi düzenlemişler ve ancak saat dörde doğru yatağına girebilmişti.
   
“Lanet olsun saat kaç?” dedi huysuzca.
   
“Boş ver şimdi saati, bugün onunla buluşuyorum!” Amy uyku mahmurluğunu henüz üzerinden atamamıştı ve Angie’nin söylediklerinin tek kelimesini anlamıyordu. Angie uzanıp zorla oturmasını sağladı ve getirdiği suyu da burnuna değecek kadar yaklaştırdı. Amy arkadaşının getirdiği suyu içtikten sonra Angie sabırsızca söylendi.
   
“Tamam mı, artık söyleyeceklerimi algılayacak halde misin?”
   
“Tamam.” dedi Amy. “Anlat bakalım neymiş seni bu saatte ayağa diken?” Angie kenara kayması için onu biraz dürtüp yanına oturdu.
   
“Bugün Richard’la buluşuyorum!”

23 Ekim 2015 Cuma

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 7-




BÖLÜM 7: DÜŞ SATICISI

Son zamanlarda Robert ilgisini çeken bir senaryoyla karşılaşmamıştı ve sırf yapmış olmak için bir projede yer almak da istemiyordu. Hem inanmadığı bir role ne kadar adapte olabilirdi ki? Bu yüzden de dinlenmeyi seçmişti. Popülaritesini kaybetmesini istemeyenlerin uyarıları üzerine arada bir Kristen’le dışarıya çıkıp biraz malzeme vermek dışında günlerini yeni gelen senaryoları okuyup, nette gezinerek geçiriyordu.
  
Kristen’le olan ilişkisi de umduğu gibi değildi, ne umduğunu da bilmiyordu aslında. Belki biraz kafasını dağıtıp, yaramaz bir çocuk gibi beyninin içinde oradan oraya koşan düşüncelerden kurtarabilirdi ama olmadı. Hala içten içe Ela’yı yeniden bulacağına inanıyordu.
   
Kristen de bunun farkındaydı ama yanında yatarken hatta bedenlerini hazza teslim ederken bile bu kadar ulaşılmaz, bu kadar kendinden uzak olması onu daha çok cezp ediyordu. Bazen ona kızmak, bağırıp çağırmak istiyordu fakat ne yazık ki tıpkı Robert gibi o da âşıktı.

20 Ekim 2015 Salı

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM...- BÖLÜM 6-




BÖLÜM 6: YENİDEN DOĞMAK… AŞK’A…

Zil çaldığında Amy’nin sabrı tükenmek üzereydi. Hızla koşup kapıyı açarken “Nerede kaldın?” dedi, heyecanla. 
   
“Böyle beklediğini bilseydim, daha hızlı hareket ederdim.”
   
“Josh?” 
   
Amy, Mary yerine karşısında onu görünce ne diyeceğini bilemeden öylece kalakaldı.
   
“Mary sana söylemedi mi?” dedi Josh içeriye girerken, Amy olumsuz anlamda başını salladı.
   
“Bu gece gelemeyecekmiş ve yalnız kalmanı istemediği için beni aradı.”
  

18 Ekim 2015 Pazar

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 5-



BÖLÜM 5: KAYIP ZAMANLAR GEZGİNİ
 
 Tom’un tüm ısrarlarına rağmen Kristen kendi evine gitmek istediğini söyledi. Robert ise bardan çıktıklarından beri ağzını açıp tek kelime etmemiş, başı önünde öylece düşünüyordu. Sadece bir marketin önünden geçerken kafasını kaldırdı.

“İçecek bir şeyler alalım, Tom.” dedi.

Tom başıyla Robert’ı işaret ederek Kristen’e fısıldadı.
“Lütfen gel, şu an sana çok ihtiyacı var.”

Kristen saatlerdir bastırdığı öfkesini sonunda dışa vurdu. “Onun bana değil, onu terk edip giden şu kıza ihtiyacı var!”

17 Ekim 2015 Cumartesi

Günlük Mevzular- SON'LAR ÜZERİNE


"Hepsi bu kadar... Şimdilik."

Birkaç kişiyi daha öldürdüm. Neyse ki bu -bolca vaat yüklü- "şimdilik" sözü kalbimi ferahlatıyor.

Sonsuza kadar süren romanlar olsun istiyorum. "Onlar erdim muradına... bla bla" diye biterek -içimde koca bir boşluk hissiyle- dakikalarca saf gibi son cümleye baktıranları değil!

İnsan bir kitabı sevdiğinde -hele o bir seri ise- beraber yaşamaya fazlaca alışıyor sanıyorum. İstediği her an, günün her saatinde varlığından mutluluk duyduğu arkadaşlarına koşmak, huzurlu ve mutlu hissettiriyor. Ve biliyor ki o sabırlı ve sadık arkadaşlar, kendi hikayelerini anlatmak için hep onu bekliyor.

Ve her güzel şey gibi bunun da sonu geldiğinde ise...

Aslında en çok kendime kızıyorum. "Biraz daha yavaş! biraz daha...." 

Fark eden bir şey olmuyor aslında, ister bir ister yüz sayfa; ister iki ister on gün sonunda aynı noktaya varıyor işte insan.

Yüzünde aptalca bir ifadeyle son cümleye bakakalıyor...


11 Ekim 2015 Pazar

MASUM ŞEY - Innocent Thing - Thorn


Dün gece izleyecek bir şeyler ararken rastladım bu filme. Açıkçası Close Range Love tarzı bir şey sanmıştım amma...

Ben romantizm beklerken film psikopata bağladı resmen, her karakter birbirinden beter çıktı.

Ama yine de izlenir bir filmdi, çok çok beğendim diyemesem de farklıydı yani. Bu arada film +18 arkadaşlar, bilginize.

10 Ekim 2015 Cumartesi

THE LAST CİNDERELLA



İnanırsa, herkes bir külkedisi olabilir.

"Hadi canım sende!" diyesi geliyor insanın değil mi?

Eh film işte... 
Yoksa nerdeeee iki taş adam bulacaksın da ikisi de aşktan ölüp bitecek, sen de arada kalacaksın. Çok öncelerden görmüş birileri bu rüyayı hatta üstüne bir de şarkı yazmış. "Rüyalar gerçek olsa... bla bla"


Neden hep birini seçmek zorundayız ki?
İkisini de alsak :D
Ama zalım dünya hallerinden soyutlayıp kendini, insan yine de bir mutlu oluyor sanki. "Ya tutarsa." hesabı "ya olursa" diye düşünüp saçma sırıtışlardan alamıyor kendini.

Bu kadar girizgah yeter herhalde. 11 bölümden oluşan dizimiz Son Külkedisi. (Sondan bir önceki mi deselerdi? ee biz ne olacağız o sonsa?)

7 Ekim 2015 Çarşamba

FLOVERS FOR ALGERNON


Güldüm, ağladım, sevindim, ağladım, mutlu oldum, ağladım, hayran oldum, ağladım...

Velhasılı ben yandım siz de yanın istedim ^_^

Yakın Mesafe Aşk'ı izledikten sonra Yamapi peşine düşünce gördüm bu diziyi. Önce pek ilgimi çekmese de -her zamanki gibi- sırf beğendiğim bir aktör oynuyor diye izlemeye başladım.

Ve anladım ki, iyi ki de başlamışım. 

Kesinlikle ve kesinlikle izleyin diyorum yakışıklılığı bir yana Yamapi'nin oyunculuğuna hayran oldum. İnsan bu kadar mı gerçekçi oynayabilir?

Tek kelimeyle süper. 

Ancak...

Dizinin henüz 7 bölümü Türkçe'ye çevrilmiş. Ve bir süredir de hareketlilik yok :( Ne yazık ki meraktan çatlayarak bekliyorum.

3 Ekim 2015 Cumartesi

GREY- EL JAMES


Bir Elli Ton furyasıdır gidiyor, ne açmışız bu tarz kitaplara (sadece Türkiye değil tüm dünyada böyle) kafamı nereye çevirsem El James görüyorum :)

Eh, sürüden ayrılanı kurt kaparmış; sonunda ben de Grey'ime kavuştum ^_^

Bdsm tarzında okuduğum ilk seriydi Gri'nin Elli Tonu üçlemesi. Bu tarz kitaplar hakkında ön yargılı olabilirsiniz belki ama (diğer bdsm okuyanların yorumlarına dayanarak) çok ağır şeyler yoktu bence kitapta.

Okuyanlar bilirler saftirik kızımız Anastasya ve daha otuzlarındaki taş patron Grey arasında geçen garip bir aşk hikayesini anlatan bir seri Gri'nin Elli Tonu.

Tabi içerdiği cinsel içerik yönünden yaş sınırı olan bir seri. 

Daha önce okuduğum birçok kitapta olduğu gibi bu seriye de önce filmi izleyerek başladım. Filmi izleyip o asansör Grey'in yüzüne kapandığında, gecenin 3'ünde siparişlerini verip kitaplar bana ulaşana kadar da çatladım resmen :)

2 Ekim 2015 Cuma

MİM #2 : Random Play


Aslında geçen hafta mimlemişti sevgili HanHan Asya beni ama ancak bugün yazabiliyorum kocaman kocaman özürler göndererek.

Gerçekten eğlenceli bir mim ancak benim müzik listem karma karışık olduğu için bakalım neler çıkacak ben de merak ediyorum. :)

Mim sorularını yanıtlarken müzik çalarınızı karışık moda ayarlıyorsunuz ve her soruda çalan şarkıyı cevaplara ekliyorsunuz. Bu kadar basittt

Başlayalım bakalım...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım : Merve Canbaz