Menü

Kore DiziJapon DiziKendi KalemimdenKitap Yorumu Melankolik Masallar Mim Kore FilmJapon FilmKendi SesimdenAnime Günlük Mevzular Johnny Deep

Translate

2 Eylül 2015 Çarşamba

İLKBAHAR, YAZ, SONBAHAR, KIŞ...VE İLKBAHAR --- Spring, Summer, Fall, Winter... and Spring


Hayatın evrelerini mevsimlerle özdeştiren, 2003 yapımı bir Kim Ki Duk filmi İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış...ve İlkbahar.

Açıkçası Boş Ev gibi bir his bırakmadı bende ama gerçekten dikkate değer, ilgi çekici bir filmdi. Budizmle ilgili bilgim olmamasına rağmen mistik havası, güzel anlatımı ve mükemmel manzaralarıyla 1 saat 43 dakika hapsetmeyi başardı beni. Bir yerinden yakalıyorsunuz mutlaka ve hayatı sorgulamaya başlıyorsunuz sonra.

İzleyin hatta izletin diyorum.

----SPOİL----



İLKBAHAR...



Tazeliğin ve yeniden canlanmanın simgesi, çocukluk dönemlerinin pervasızlığı altındaki masumluğu anlatan ilkbahara açılıyor kapılarımız. 




Gölün ortasındaki manastırda yaşayan bir keşiş ve küçük bir çocuk...

İsimleri yok ama duvarsız kapıları var, çünkü gizleyecek şeyleri yok...




Dünyaları sadece birbirlerinden ve  bu adanmışlığın, sadakatin, çocuksu masumiyetin göstergesi bir köpekten ibaret...



Küçük çocuk keşiş olmak için eğitiliyor.

Ancak...

Her ne kadar bu yolda ilerlese de o hala, hayvanlara eziyet edip zevk alan ama bu şekilde yaşayamayacakları aklına getirmeyen, küçük bir çocuk...


Eğer hayvanlardan biri ölmüşse bu taşı hayatın boyu kalbinde taşıyacaksın...

Ustası bunun yanlış bir davranış olduğunu anlatıp, o hayvanları bulması için gönderdiğinde, balıkla yılanın ölmüş olduğunu görüp ağlaması da bu yüzden işte...


YAZ...

Arzu ve şehvetin mevsimi...
Kapılar bu kez de olgunlaşan duygulara açılıyor, çiftleşen yılanları gördüğünde keşişin içindeki kıpırtıları fark etmek zor değil...



Tapınağa tedavi için gelen kız, yoğunlaşan duygularının yankısı gibi adeta ve aşık olması da uzun sürmez ona...



Onun yüzünden aydınlanma yoluna giden kuralları da çiğnemeye başlar. Ustası fark ettiğinde ise kızın gitme vakti gelmiştir artık...


"Hala hasta mısın?
Hayır...
Demek ki doğru ilaçmış."

"Şehvet sahiplenme duygusunu doğurur, sahiplenme duygusu ise öldürme duygusunu..." der usta keşiş öğrencisine fakat zarlar atılmıştır bir kere...



Toy oğlancık, şehvetin ve sahiplenme arzusunun sembolünü de alır eline düşer kızın peşinden yollara...


SONBAHAR...


Hayatın bitişini sembolize eder sonbahar, sararıp solan yapraklar son demlerin yaşandığını açık eder adeta...



Yaşlı keşişimiz elinde bir kediyle görünür bu sefer. Vefasız olan kediyle...

Aşkının peşinden gidip dostunu, hep yanında olanı bırakan ise bir katil olarak döner tapınağa. Başka bir adamla kaçan karısını öldürmüştür.


"Başkasını çok kolay öldürmene rağmen, kendi canına kolay kıyamazsın". 

Öldürmüştür öldürmesine de, öfkesi geçmez bir türlü ve öldürmeye çalışır kendini de ama yaşlı keşiş izin vermez bunu yapmasına.


"Bu insanların hepsinin adını kazı buraya. Herbirini kazırken, kalbindeki öfkeyi çıkar at."
Öfkesini kontrol etmesine yardım eder...




Ancak polisler yakalayıp götürdüklerine onu, belki onun suçunda kendinin de payının olduğunu düşünmesindendir yaşlı keşiş son verir hayatına...



Böylece ölümlü yanlarını ölümsüzlüğe geçirmiş olur.



Alevlerin arasından bir yılan süzülür, bilgeliğin sembolü... Bu da gösterir ki yaşlı keşiş tamamlamıştır dönüşümünü.


KIŞ...


Kış kapısı bembeyaz bir doğaya açılır, her şey donmuş, her şey bekliyor...



Her şey yeniden coşmak için duruluyor, kendini yeniden doğuşa hazırlıyor adeta. Tıpkı keşiş Mong gibi...

Olgunlaşma dönemini simgeleyen kış mevsiminde, ustasından kalan yeri doldurmak için yeniden tapınağa dönen Mong da günahlarından arınmak için çabalıyor ve aydınlanma yoluna giriyor.

Tıpkı doğa gibi Mong da kendini yenileyip ruhunu dinlendiriyor.


Ve annesi kimliksiz bir bebek geliyor tapınağa...



Aklımızı Monk'un tapınağa geliş hikayesi kurcalıyor. Anne gidiyor ve bebek keşişe yoldaş kalıyor.


"Bu taşı hayatın boyunca yüreğinde taşıyacaksın..."
Monk içinde kalan son kırıntıları da temizleyebilmek için zorlu bir yolculuğa çıkıyor.


Tanrısını o uzak tepeye koyuyor ki görsün bundan sonraki tüm yaptıklarını...


VE İLKBAHAR...



Yeniden Doğuş...


Hayattaki her şeyin sonsuz bir döngü içinde olduğunu anlıyoruz  artık iyice olgunlaşan Monk'un minik çırağı aynı hataları tekrarladığında..




Her şeyin sonsuz ve kesintisiz bir döngü içinde olduğunu...

Puanım:
















4 yorum:

  1. Hayatı mevsimlerler özdeşleştirmek çok güzel bir fikirmiş:)

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Le Yan blog blog olalı bu kadar yorum görmedi gerçekten :) Teşekkür ederim öncelikle. Ve filme gelecek olursam, ben Kim Ki Duk filmlerini çok seviyorum bu filmini de çok severek izledim. Gerçekten güzel bir düşünce olmuş,hayatı mevsimlere benzetirler ama burada bir döngü anlatmış ve gerçekten çok başarılıydı tavsiye ederim yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahah demiştim blogun işgale uğrayacak diye:)
      Her.zaman daha blogunda bakacaklarım varda fırsat buldukca ara ara bakıyorum işgalim bitmedi yani:)

      Sil
    2. :D valla yorumları görünce dedim blog kaldıramayacak bünyesine ters :)) teşekkür ederim canım yorumlar hepimiz için önemli gerçekten. ve çok çok mutlu oldum yorumlarını görünce.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım : Merve Canbaz