BÖLÜM 6: YENİDEN DOĞMAK… AŞK’A…
Zil çaldığında Amy’nin sabrı tükenmek üzereydi. Hızla koşup kapıyı açarken “Nerede kaldın?” dedi, heyecanla.
“Böyle beklediğini bilseydim, daha hızlı hareket ederdim.”
“Josh?”
Amy, Mary yerine karşısında onu görünce ne diyeceğini bilemeden öylece kalakaldı.
“Mary sana söylemedi mi?” dedi Josh içeriye girerken, Amy olumsuz anlamda başını salladı.
“Bu gece gelemeyecekmiş ve yalnız kalmanı istemediği için beni aradı.”
“Neden gelmeyecekmiş ki?” dedi Amy düşünceli bir tavırla.
“Bilemiyorum… Odaya geçecek miyiz yoksa burada dikilmeye devam mı edelim?” dedi Josh muntazam dişlerini gözler önüne sererek.
“Ah, affedersin, geçsene. Mary beni aramadı ve bir anda seni karşımda görünce şaşırdım.” diye mırıldandı Amy kapıyı kapatırken. Josh çoktan salondaki yerini almıştı.
“Önemli değil, otursana.” dedi eliyle uygun gördüğü yeri göstererek. Amy, rahatsızlığını saklamaya çalışarak gülümsedi ve karşıdaki koltuğa yöneldi. Henüz birkaç adım atmıştı ki, durdu.
“Aslında bir hayli geç oldu, ben de yatmaya hazırlanıyordum. Sen istersen benim yatağımda uyuyabilirsin ben de Mary’nin odasına geçerim.”
“Ben… biraz konuşabileceğimizi sanmıştım.”
Amy bu kez kaçamayacağını anladı ve içinden Mary’e sıkı bir küfür savurdu.
“Ne hakkında?” dedi esneyerek, inandırıcı olmasını ummuştu.
Josh daha farklı bir konuşma düşünmüştü ama Amy’i çok fazla tutamayacağını biliyordu bu yüzden lafı dolandırmamaya karar verdi.
“Bizim hakkımızda.”
Amy boğazının kuruduğunu hissetti. “Biz..”
Josh ayağa kalkıp Amy’i ellerinden tuttu, çekerek az önce gösterdiği yere oturmasını sağladı.
“Biz.” dedi, gözlerinin içine bakarak ve ellerini bırakmadan devam etti.
“Amy, eminim ki sana karşı olan hislerimin farkındasındır.”
Amy neredeyse “Hayır!” diyecekti ki, aptalı oynamanın yarar sağlamayacağını anlayıp vazgeçti.
“Seni gördüğüm ilk günden beri bunları söylemeyi istiyordum. İlk zamanlar cesaret edemedim, sonra da elimde olmayan nedenler yüzünden (Bu nedenler Amy’nin ısrarlı kaçışlarından başka bir şey değildi.) söyleyemedim. Ama bu gece…”
“Şey, bir şeyler içmek ister misin?” Amy kendini daha fazla tutamamıştı.
Kızın az önce çektiği elini yeniden yakalayıp “Amy, lütfen bitirmeme izin ver.” dedi Josh. Daha fazla uzatmanın anlamı yoktu ve o da bir çırpıda söyleyiverdi.
“Amy, ben sana aşığım. Seni o odada gördüğüm ilk günden beri aşığım. İki sene boyunca sabırla beni fark etmeni bekledim. Her an birini bulup âşık olabileceğin ihtimaliyle öyle çok korktum ki. Ama olmadın…”
Amy hiç bir şey söylemeden Josh’ın yüzüne bakıyordu. “Evet, âşık olmadım.” diye geçirdi içinden, bu kadar zaman boyunca hiç düşünmediğini fark edip garipsedi. Aslında bunca sorunun arasında aşka sıra gelmemesi, çok da garipsenecek bir olay değildi. “Hiç âşık olmadım...”
Josh sonunda hislerini açıklamanın verdiği rahatlığı hissediyordu, o elinden geleni yapmıştı ve şimdi her şey Amy’nin kararına bağlıydı.
Amy, ancak birkaç dakika sonra düşüncelerinden sıyrılıp konuşacak duruma gelebildi.
“Josh, son iki buçuk yıl dışındaki hayatım Mary’nin anlattıklarından ibaret. Kendime bile yetemezken sana ne verebilirim?”
Josh umutla kızın yüzüne dokundu. “Umurumda değil, anlıyor musun? Umurumda değil, sadece yanımda olmanı istiyorum.”
Amy başını iki yana salladı. “Bilemiyorum Josh, seni mutsuz etmek istemem.”
Josh kendini daha fazla engellemedi, Amy’e iyice yaklaşıp kısık sesle “Sadece yanında olmama izin ver.” dedi ve dudaklarını kızın soluk kırmızı dudaklarına bastırdı.
Amy’nin ruhu ikiye bölünmüştü; bir yanı Josh’ı hızla itip ona gitmesini söylemesini istiyor, diğer yanıysa sıcacık dudaklarındaki hazzın tüm bedenine yayılmasını diliyordu. Beynindeki çığlıklardan uyuşmuş gibiydi. “İt onu!” diyordu bir ses hemen ardından diğeri “Ne kadar kötü olabilir ki?” diye bastırıyordu ötekini.
Josh bedenin ağırlığını biraz daha Amy’e verip onu geriye doğru yatırmaya çalışırken, Amy ısrarlı dudaklarından güçlükle kurtuldu.
“Josh, Josh bekle! Bekle!” dedi Amy soluk soluğa. “Üzgünüm, çok üzgünüm ama bunu yapamam.” Bir saniye kadar sonra ekledi. “Bunu şimdi yapamam.”
Josh hemen toparlandı ve suçlu bir çocuk gibi gözlerini kaçırarak cevap verdi.
“Affedersin Amy, asıl ben üzgünüm. Kendimi tutmalıydım, haklısın.” Kızın elini alıp dudaklarına götürdü.
“Benimle olduğunu bildiğim sürece, seni istediğin kadar beklerim.”
Amy Josh’a minnettarlıkla baktı. Belki de
Mary haklıydı, Josh kendisi için en doğru seçimdi.
-----------------------
Sabah saat on civarında bir kedi edasıyla
eve süzülen Mary, gürültü yapmaması için Angie’i dürttü. Angie’yle çalıştığı
hastanenin önünde buluşmuşlar ve Mary eve gelene kadar ona tüm ayrıntıyı
anlatmıştı. –Tabi Robert dışındaki kısmı.-
İki arkadaş salonu boş gördüklerinde
birbirlerine sırıtıp, parmak uçlarına basarak Amy’nin odasına yöneldiler. Neyse
ki kapı aralıktı.
“Giysileri hala üzerlerinde.” dedi Angie
hayal kırıklığıyla.
Ama Mary durumdan gayet hoşnut görünüyordu.
“Bu sadece başlangıç, bebeğim.” dedi Angie’yi kolundan çekerek kapıdan
uzaklaştırırken. “Açıkçası ben bu kadarını bile beklemiyordum.” diye ekledi.
“Her neyse.” dedi Angie esneyerek, “Ben
yatıyorum.”
“Tamam, sana güzel rüyalar. Ben de taze
çiftimize kahvaltı hazırlayacağım.”
Yaklaşık
bir saat sonra Amy mutfaktan gelen gürültüyle uyandı. Mary’nin sakarlıklarına
alışkındı ama birden dönüp de yanında uyuyan Josh’ı gördüğünde irkildi.
Kıpırdamadan onu incelemeye başladı.
Biçimli dudakları vardı Josh’ın, fazla kalın
değildi ama bir erkek için gayet güzeldi. Siyah hayli uzun kirpiklerini
kıskandı birden, sonra güldü kendine. Hafif kavisli burnunda, çenesinde,
boynunda gezdirdi gözlerini sanki bir kusur arıyordu ama bulamadı. Gözleri
geniş omuzlarına takıldığında dokunmak istedi ama mutfaktan gelen yeni
gürültüyle Josh birden gözlerini açınca, bu isteğini gerçekleştirmediği için
şükretti.
“Günaydın.” dedi Amy’i belinden tutup
kendine doğru çekerken ve dudaklarından küçük bir öpücük çalmayı da ihmal
etmedi. Böyle bir anı uzun zamandır bekliyordu eline geçen tüm fırsatları
değerlendirmesi çok tuhaf değildi aslında.
“Günaydııınnn! Gürültü için üzgünüm ama
kendimi affettirmek için size enfes spesiyalimi pişdim.” diyerek odaya daldı
Mary.
Amy yüzünü buruşturdu. “Yine ton balıklı omlet
mi?”
“Boşuna böyle kuş kadar değilsin! Hadi,
soğutmadan yemek istiyorum.” dedi çıkarken.
“O şey gerçekten iğrenç, sana zorla
yedirmesine izin verme.” dedi Amy fısıltıyla.
Josh hafifçe Amy’nin omzunu sıktı ve elinden
tutarak Mary’nin arkasından mutfağa doğru yürümeye başladı.
Artık inkâr etmiyordu Amy, Josh ona iyi
geliyordu. Bunun adı aşk mıydı henüz bilemiyordu ama onun yanında huzurlu ve
güvende hissettiği kesindi ve bu duyguyu seviyordu.
Mutfağa girdiklerinde mükellef bir kahvaltı
softasıyla karşılaştılar, Mary harikalar yaratmıştı.
“Buna çok çabuk alışabilirim.” dedi Josh
iştahla masaya otururken.
Mary omletleri tabaklarına koyarken
gülümsedi, Amy’nin en sevdiği mantarlı omletten yapmıştı.
Amy’nin neşesi melodik sesine yansıdı. “Ahh,
Mary mükemmelsin.”
Üçü de patlayıncaya kadar yedi, Mary arada
bir arkadaşına kaçamak bakışlar atıyordu. Amy’i uzun zamandır böyle görmemişti;
daha canlı, daha esprili hatta gözleri bile daha içten bakıyordu sanki. “Sadece Robert’ın yanındayken böyle küçük
bir kuş gibi cıvıldar dururdu.” dedi kendine ama hemen uzaklaştırdı bu
düşünceyi, şu an hiçbir şeyin keyfini kaçırmasına izin vermeyecekti. Sonunda
can arkadaşı gerçekten mutluydu, gerisi önemsiz teferruattan başka bir şey
değildi.
Amy, bir ara Mary’e dün geceden bahsetmek
istedi ama Josh’ın yanında öyle mutluydu ki, en son ne zaman böyle hissettiğini
hatırlamıyordu. Bu mutluluk dalgasına bıraktı kendini ve bir an sonra da geceye
ait tüm düşünceleri aklından uçup gitti…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder